Actually she is a loose woman.
 - Aslında o oynak bir kadın.
Her playful teasing galvanized him into action.
 - Onun oynak alayı onu harekete geçirdi.
I'm feeling a little frisky.
 - Kendimi biraz oynak hissediyorum.
I'm feeling a little frisky.
 - Kendimi biraz oynak hissediyorum.
Sami described Layla as a someone who was highly volatile.
 - Sami, Leyla'yı hayli oynak bir kişi olarak tanımladı.
The current geopolitical situation is very volatile.
 - Şu anki jeopolitik durum çok oynaktır.