one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english

listen to the pronunciation of one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english
English - Turkish

Definition of one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english in English Turkish dictionary

people
millet

Tokyo'da her çeşit millet yaşar. - All sorts of people live in Tokyo.

Almanlar tutumlu bir millettir. - Germans are a frugal people.

people
ulus

Bu onların diğer uluslarla ortak neye sahip olduklarıdır. - This is what they have in common with other peoples.

Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur. - Jews are a people chosen by God.

people
insanlar

Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar. - After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.

Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür. - Guns don't kill people. People kill people.

people
{i} 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
people
{f} insan yerleştirmek
people
dünya

Dünya aptal insanlarla dolu. - The world is full of dumb people.

Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker. - Some people in the world suffer from hunger.

people
beşer
people
kalabalık

İnsanları işaret etmek kalabalıktır. - It is rude to point at people.

Sözcünün etrafında büyük bir kalabalık toplandı. - A crowd of people gathered around the speaker.

people
el
people
insanoğlu
people
kişiler

Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır. - Generosity is innate in some people.

Onun romanları genç kişiler arasında ünlüdür. - His novels are popular among young people.

people
ümmet
people
kimse

Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi. - No one is sure how many people died.

Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi. - I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.

people
kişi

Ailemde dört kişi var. - There are four people in my family.

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

people
kodak üyeleri
people
akrabalar
people
(fiil) insan yerleştirmek
people
birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
English - English
people
one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english

    Hyphenation

    one's ancestors or family; kindred; relations; as, my peo·ple were Eng·lish

    Pronunciation

Favorites