Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.
 - The suitcase contained nothing but dirty clothes.
Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
 - The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
Bu pis bir iş, onunla ilgilenmek istemiyorum.
 - This is a dirty job, I don't want to deal with it.
Tom, Mary'ye pis pis baktı.
 - Tom gave Mary a dirty look.
Tom kirlenmekten korkmuyor.
 - Tom isn't afraid to get dirty.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları anlatmam.
 - I know some dirty jokes, but I don't tell them.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları asla anlatmam.
 - I know some dirty jokes, but I never tell them.
Tom bazı iğrenç fıkralar anlattı.
 - Tom told some dirty jokes.
Tom'un ayakkabıları iğrenç.
 - Tom's shoes are dirty.
The old flag was a dirty white.