Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
 - I'm afraid you have dialed a wrong number.
Eğer yanlış yaparsam beni düzelt
 - Correct me if I am wrong.
Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.
 - It's wrong to trick people like that.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
 - When have I ever wronged you?
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
 - The country is headed on the wrong track.
Yanlış yolda gidiyorsunuz.
 - You're going the wrong way.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Bu sabah yatağın ters tarafından kalkmışsın gibi görünüyor.
 - It seems like you got up on the wrong side of the bed this morning.
O kazağını ters yüz giydi.
 - He put on his sweater wrong side out.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
 - Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
 - There's nothing physically wrong with him.