Uzun zaman önce terkedilmiş küçük kasaba zamanla donmuş gibi görünüyor.
 - The small town, abandoned long ago, seems frozen in time.
Terkedilmiş şehir, orman tarafından yutuldu.
 - The abandoned city was swallowed by the jungle.
O, terk edilmiş bir binada saklandı.
 - He hid in an abandoned building.
Tom Park caddesinde terk edilmiş bir binada saklanıyor.
 - Tom is hiding in an abandoned building on Park Street.
After her parents died, the girl felt extremely abandoned.