method, way, medium; resources, funds

listen to the pronunciation of method, way, medium; resources, funds
English - Turkish

Definition of method, way, medium; resources, funds in English Turkish dictionary

means
vasıta

Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız. - We must devise some means of escape.

Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı. - The fisherman saved himself by means of a floating board.

means
{i} vesile
means
ulaşım araçları
means
(Dilbilim) aracı

İngilizce bir haberleşme aracıdır. - English is a means of communication.

Telefon bir iletişim aracıdır. - The telephone is a means of communication.

means
kolaylık
means
(Matematik) içler
means
(Ticaret) araçlar

Mümkün olan tüm araçlar denendi. - All possible means have been tried.

Onların hepsinin bağımsız araçları vardır. - All of them have independent means.

means
para

O, kazandığından çok para harcıyor. - She lives beyond her means.

Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar. - They live beyond their means.

means
yöntem
means
gelir

Bu işaret yürüme anlamına gelir. - This signal means don't walk.

Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir. - If your boss sacks you, it means you're fired.

means
yol

Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz. - We must prevent a war by all possible means.

O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu. - He contrived a means of speaking to Nancy privately.

means
{i} servet, varlık
means
ne pahasına olursa olsun

Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin! - You said you wanted it by any means!

means
taşıtlar
means
(Mukavele) vasıta, araç, vesile
means
{i} servet
means
şüphesiz

Şüphesiz onu ben yapacağım. - I'll do it by all means.

Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım. - I must save the drowning child by all means.

means
means to an end araç
English - English
{i} means