makyajlı

listen to the pronunciation of makyajlı
Turkish - English
made up
made-up
madeup
makyajlı güzellik
painted beauty
makyaj
make up

She knows how to make up. - Makyaj yapmayı bilir.

Tom doesn't like women who wear way too much make up. - Tom çok makyaj yapan kadınları sevmez.

makyaj
{i} paint

He had his wife painted. - O, karısına makyaj yaptırdı.

Most women are not so young as they are painted. - Çoğu kadın makyajlı oldukları kadar genç değil.

makyaj
makeup

Even without makeup, she's very cute. - Makyajsızken bile çok hoş.

I think Mary is too young to wear makeup. - Bence Mary makyaj yapmak için çok genç.

makyaj
{i} toilet
makyaj
make-up

I've got to take a make-up test. - Bir makyaj testi yaptırmam gerekiyor.

A little make-up worked wonders with her. - Birazcık makyaj onda harikalar yarattı.

Turkish - Turkish
Makyajı olan
makyaj
İyi görüntü sağlamak, belli bir tipi yaratmak veya yalnızca bazı düzeltmeler yapmak için oyuncunun yüzünde ve başka organlarında yapılan boyama ve değişmeler
makyaj
Yüzü güzelleştirmek için boyama, yüz boyama, yüz bakımı, düzgün. İyi görüntü sağlamak, belli bir tipi yaratmak veya yalnızca bazı düzeltmeler yapmak için oyuncunun yüzünde ve başka organlarında yapılan boyama ve değişmeler
makyaj
Yüzü güzelleştirmek için boyama, yüz boyama, yüz bakımı, düzgün