Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
There are people who seldom speak unless they're spoken to.
- Onlarla konuşmadıkça nadiren konuşan insanlar vardır.
Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
Have you ever heard someone speaking in Esperanto?
- Sen hiç Esperanto dilini konuşan birini duydun mu?
The girl talking with Jim is Mary.
- Jim ile konuşan kız Mary'dir.
The boy talking with Fred is Mike.
- Fred'le konuşan çocuk Mike'dır.
Cicero was the most eloquent of the Roman orators.
- Çiçero Roma hatiplerinin en güzel konuşanıydı.
Some people think I'm eloquent.
- Bazı insanlar güzel konuşan olduğumu düşünürler.
I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
Can you speak English?
- İngilizce konuşabiliyor musun?
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
- Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
Please come to talk to me.
- Lütfen benimle konuşmaya gel.
She tends to talk too much.
- Çok konuşmaya eğilimlidir.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
Do not talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
You can speak out freely here.
- Sen burada özgürce konuşabilirsin.
Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
- Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
Which language is spoken in the U.S.A.?
- ABD'de hangi diller konuşuluyor?
Which language is spoken in the United States of America?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
May I speak to Pedro?
- Pedro ile konuşabilir miyim?
I can speak Esperanto as if it's my mother tongue.
- Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.
Brent is an American, but he speaks Japanese as if it were his mother tongue.
- Brent bir Amerikalı, ama o sanki onun ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
We talked the night away.
- Biz geceyi konuşarak geçirdik.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
John was in such a hurry that he had no time for talking.
- John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
I'm not very good at speaking Arabic.
- Çok iyi Arapça konuşamıyorum.
In their discourse after dinner, they talked about politics.
- Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
Are there francophones in Canada?
- Kanada'da Fransızca konuşan kimseler var mı?
Are there francophones in Canada?
- Kanada'da Fransızca konuşan kimseler var mı?
I need someone with whom I can converse.
- Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.
Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion.
- Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.