Mary kontrollü bir eşti.
- Mary was a controlled wife.
Araba dijital kontrollü klima ile donatılmıştır.
- The car is equipped with digitally controlled air conditioning.
O, satın almadan önce evin dayanıklılığını kontrol etti.
- He checked the durability of the house before buying it.
Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.
- He checked that all the doors were safely shut.