- Definition of kontrol in Turkish English dictionary
- check He did a check on the quality. -O, bir kalite kontrol yaptı. 
 Please check the correct answer. -Lütfen doğru cevabı kontrol edin. 
 
- control Nobody can control us. -Hiç kimse bizi kontrol edemez. 
 West Berlin would remain free of Soviet control. -Batı Berlin, Sovyet kontrolü olmadan kalacaktı. 
 
- governance 
- supervision 
- countenance 
- grip Tom got a grip on his emotions. -Tom duygularını kontrol altına aldı. 
 
- command 
-  (Bilgisayar) control desk
- controlling The police were controlling the crowd. -Polis kalabalığı kontrol ediyordu. 
 How are you at controlling your temper? -Öfkeni nasıl kontrol ediyorsun? 
 
- disposal 
- hand Hand washing is one way to control bacteria. -El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur. 
 Tom's right hand began to shake uncontrollably. -Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı. 
 
-  (Ticaret) working papers
- curb 
-  (Ticaret) audit
- composure 
- metering 
-  (Ticaret) visitation
- direction 
- rounds 
- inspection Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency. -Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir. 
 
- pilot The pilot controls the engine power using the throttle. -Pilot, valf kullanarak motor gücünü kontrol eder. 
 The pilot was having trouble controlling the aircraft. -Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı. 
 
- clutch 
- helm 
- superintendence 
- clutches 
- examination 
- rein 
- checking, inspecting 
- wire The puppets are controlled by wires. -Kuklalar teller tarafından kontrol edilir. 
 
- inspector 
- control, check; inspection; command; composure 
-  (Hukuk) control, supervising
- checking I'm checking options. -Seçenekleri kontrol ediyorum. 
 The policeman was checking the cars one-by-one. -Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu. 
 
-  {i} overhaul
- checkout 
- diagnostic 
- control of 
- controling 
- kontrol etmek
- check I'd like to check out. -Ben kontrol etmek istiyorum. 
 I have to check and see what the contract says. -Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım. 
 
- kontrol etmek
- control It's sometimes difficult to control our feelings. -Duygularımızı kontrol etmek bazen zordur. 
 Hand washing is one way to control bacteria. -El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur. 
 
- kontrol etmek
- go through 
- kontrol edilemeyen
- out of hand 
- kontrol et
- check it out Should I go check it out? -Onu kontrol etmeye gitmeli miyim? 
 I want to check it out. -Bunu kontrol etmek istiyorum. 
 
- kontrol etmek
- check out I'll go to check out the bedroom. -Yatak odasını kontrol etmek için gideceğim. 
 I'd like to check out. -Ben kontrol etmek istiyorum. 
 
- kontrol etmek
- superintend 
- kontrol listesi
- checklist The first checklist was published in 1961. -İlk kontrol listesi 1961 yılında yayımlandı. 
 
- kontrol akışı
-  (Bilgisayar) control flow
- kontrol aleti
- controller 
- kontrol derzi
-  (İnşaat) control joint
- kontrol dışı
- uncontrolled 
- kontrol dışı
-  (deyim) out of hand
- kontrol eden
- controller 
- kontrol erimi
-  (Bilgisayar,Teknik) control range
- kontrol etme
- inspection 
- kontrol etmek
- police 
- kontrol etmek
- go over 
- kontrol etmek
- make check 
- kontrol etmek
- versant 
- kontrol etmek
- check through 
- kontrol etmek
- supervise 
- kontrol etmek
- examine 
- kontrol etmek
- check over 
- kontrol etmek
- take something in hand 
- kontrol etmek
- discipline 
- kontrol etmek
- abuse 
- kontrol etmek
- manage 
- kontrol etmek
- check on I'll be back to check on him before I head out today. -Bugün yola çıkmadan önce onu kontrol etmek için döneceğim. 
 We'll be back to check on you later. -Seni kontrol etmek için daha sonra döneceğiz. 
 
- kontrol etmek
- make sure something is ok 
- kontrol grubu
-  (Otomotiv) control assembly
- kontrol hacmi
-  (Otomotiv) control volume
- kontrol kaybı
-  (Havacılık) vertigo
- kontrol kolu
- control handle 
- kontrol kolu
- control lever 
- kontrol tuşu
-  (Bilgisayar) ctrl key
- kontrol valfi
- control valve 
- kontrol yok
-  (Bilgisayar) no control
- kontrol edilemeyen
- uncurbed 
- kontrol etmek
- take a fresh look 
- kontrol kalemi
- (Screwdriver used as a) circuit-tester, neon tester 
- kontrol mühendisi
- control engineer 
- kontrol odağı
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) locus of control
- kontrol / denetim mekanizması
-  (Hukuk) monitoring mechanisme
- kontrol akımı
- controlling current 
- kontrol alanı
-  (Otomotiv) canalizing island
- kontrol aleti
- survey instrument 
- kontrol alevi
- pilot burner 
- kontrol altına almak
- smother 
- kontrol altına almak
- to get (a fire, an epidemic, inflation, etc.) under control 
- kontrol altında
- underfoot 
- kontrol altında tutmak
- police 
- kontrol altında tutmak
- stake in 
- kontrol altında tutmak
- keep under control 
- kontrol altında tutmak
- stake out 
- kontrol atışı
-  (Askeri) verification fire
- kontrol aygıtı
- control apparatus, tester 
- kontrol bandı
- control strip 
- kontrol belgesi
- check 
- kontrol biti
- (bilgisayar) checkbit 
- kontrol bloğu
-  (Bilgisayar,Teknik) control block
- kontrol deliği
- inspection hole 
- kontrol deneyi
- control test 
- kontrol devresi
- control circuit 
- kontrol diski
- control disc 
- kontrol düğmesi
- knob 
- kontrol dışı
- out of control Layla's mental state went out of control. -Leyla'nın zihinsel durumu kontrol dışına çıktı. 
 It's already out of control. -O zaten kontrol dışında. 
 
- kontrol edilebilir
- manageable 
- kontrol edilebilir
- containable 
- kontrol edilebilir rüya
- lucid dream 
- kontrol edilebilir rüya
- lucid dreaming 
- kontrol edilemeyen
- out of control 
- kontrol edilemez
- ungovernable 
- kontrol edilemez
- out of hand 
- kontrol edilemez
- out of control 
- kontrol edilemez
- unmanageable 
- kontrol elektrotu
- control electrode 
- kontrol etme
- going over 
- kontrol etmek
- govern They needed a new government to control the anarchy. -Onların anarşiyi kontrol etmek için yeni bir hükümete ihtiyaçları vardı. 
 
- kontrol etmek
- choke down 
- kontrol etmek
- keep tabs on 
- kontrol etmek
-  (Hukuk) to check, to monitor
- kontrol etmek
- explore 
- kontrol etmek
- check up 
- kontrol etmek
- check up on 
- kontrol etmek
- a) to control, to check b) to inspect c) to test d) to audit 
- kontrol etmek
- audit 
- kontrol etmek
- inspect 
- kontrol etmek
- command 
- kontrol etmek
- test 
- kontrol etmek
- choke back 
- kontrol etmek
- to check, inspect 
- kontrol eğrisi
- control characteristic 
- kontrol garantisi
-  (Hukuk) control guarantee
- kontrol gerilimi
- control voltage 
- kontrol grafiği
- control chart 
- kontrol grubu
- control group 
- kontrol hattı
-  (Politika, Siyaset) line of control
- kontrol histerezisi
- control hysteresis 
- kontrol işareti
- check 
- kontrol işareti koymak
- check off 
- kontrol işareti koymak
- check 
- kontrol kalemi
- 1. (screwdriver used as a) circuit-tester. 2. slang penis, *cock 
- kontrol kalemi
- neon-tester 
- kontrol kapısı
- control port 
- kontrol kulesi
- control tower The pilot is trying to restore communication with the control tower. -Pilot, kontrol kulesi ile olan iletişimi onarmaya çalışıyor. 
 
- kontrol kulesi
- (airport) control tower 
- kontrol kutusu
- control box 
- kontrol lambası
- pilot lamp, pilot light 
- kontrol mekanizması
- detent 
- kontrol mili
- control shaft 
- kontrol noktası
- checkpoint The coalition force fired at her car at the checkpoint in Bagdad. -Koalisyon güçleri Bağdat'daki kontrol noktasında onun arabasına ateş ettiler. 
 Dan was stopped at a checkpoint. -Dan bir kontrol noktasında durduruldu. 
 
- kontrol noktası
- control post 
- kontrol noktası
- pulpit 
- kontrol noktası; toplama noktası; komuta yeri; temas noktası; kontrol noktası; y
-  (Askeri) check point; collection point; command post; contact point; control point; counterproliferation
- kontrol numunesi
- control sample 
- kontrol odası
- control room 
- kontrol oranı
- control ratio 
- kontrol paneli
- panel 
- kontrol paneli
- dashboard 
- kontrol paneli
- desk 
- kontrol paneli
- facia 
- kontrol paneli
- panel board 
- kontrol paneli
- control board 
- kontrol paneli
- facia panel 
- kontrol paneli
- facia board 
- kontrol parseli
- check plot 
- kontrol raporlama unsuru
-  (Askeri) control reporting element
- kontrol raporu
- inspection report 
- kontrol rayı
- control rail 
- kontrol saati
- telltale clock 
- kontrol saati
- time clock 
- kontrol sargıları
- control turns 
- kontrol sattı
- control shaft 
- kontrol sondajı
- check bore hole 
- kontrol subapı
- check valve 
- kontrol supabı
- control valve 
- kontrol tablosu
- control panel 
- kontrol tapası
- inspection plug 
- kontrol teli
- control wire 
- kontrol tuşu
- control key 
- kontrol tüpü
- control tube 
- kontrol uçuş
-  (Havacılık) check flight
- kontrol uçuşu
-  (Havacılık) principal flight
- kontrol uçuşu
- check flight 
- kontrol vanası
- control valve 
- kontrol ve denetim
- leading reins 
- kontrol ve denetim
- leading strings 
- kontrol ve rapor postası/yeri
-  (Askeri) control and reporting post
- kontrol yayı
-  (Otomotiv) control spring
- kontrol çubuğu
- control rod, absorbing rod 
- kontrol ızgarası
- control grid 
- kontrol şeridi
- control tape 
- Komuta ve Kontrol
-  (Askeri) command and control
- Komuta ve Kontrol Bilgi İşlem Sistemi
-  (Askeri) Command and Control Information Processing System
- Komuta ve Kontrol Girişim programı
-  (Askeri) Command and Control Initiatives Program
- Komuta ve Kontrol Harbinin saldırgan bir şekli
-  (Askeri) an offensive form of command and control warfare
- Komuta, Kontrol Ve Muhabere Danışman Grubu
-  (Askeri) Command, Control, and Communications Advisory Group
- Komuta, Kontrol Ve Muhabere Sistemi Ana Planı
-  (Askeri) Command, Control, and Communications Systems Master Plan
- Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayarlar ve İstihbarat Başkanı (Birleşik Devletl
-  (Askeri) Assistant Chief of Staff, Command, Control, Communications, Computers, and Intelligence (USMC)
- kodların geçerliliğini kontrol sistemi (mühürlü zarflarda); özel cephane deposu
-  (Askeri) sealed authenticator system; special ammunition storage
- kombine kontrol
- combination control 
- komuta muhabere servis göstergesi; kontrol muhabere servis göstergesi
-  (Askeri) command communications service designator; control communications service designator
- komuta ve kontrol desteği
-  (Askeri) command and control support
- komuta ve kontrol harbi
-  (Askeri) command and control warfare
- komuta ve kontrol harbinin korunmacı bir şekli
-  (Askeri) a defensive form of command and control warfare
- komuta ve kontrol koruması
-  (Askeri) command and control protection
- komuta ve kontrol unsuru
-  (Askeri) command and control element
- komuta, kontrol ve muhabere
-  (Askeri) command, control, and communications
- komuta, kontrol ve muhabere karşı tedbirleri
-  (Askeri) command, control, and communications countermeasures
- komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayar sistemleri
-  (Askeri) command, control, communications, and computer systems - komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayar sistemleri C4 systems command, control, communications, and computer systems
- komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayarlar
-  (Askeri) command, control, communications, and computers
- komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayarlar karşı tedbirleri
-  (Askeri) command, control, communications, and computer countermeasures
- komuta, kontrol, muhabere ve istihbarat
-  (Askeri) command, control, communications, and intelligence
- komuta, kontrol, muhabere, bilgisayar, istihbarat, gözetleme ve keşif
-  (Askeri) command, control, communications, computers, intelligence, surveillance, and reconnaissance
- komuta, kontrol, muhabere, bilgisayarlar ve istihbarat
-  (Askeri) command, control, communications, computers, and intelligence
- konteyner kontrol unsuru; devam eden cezai teşebbüs
-  (Askeri) container control element; continuing criminal enterprise
- kontrol et
-  {f} check Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again. -Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır. 
 We should check the spread of the disease. -Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz. 
 
- kontrol altına almak
- curb 
- doğum kontrol hapı
- contraceptive 
- doğum kontrol hapı
- antibaby pill 
- doğum kontrol hapı contraceptive pill
- the pill