Tom sık sık nükte yapar.
 - Tom frequently makes witty remarks.
Tom her zaman nükte yapıyor.
 - Tom is always making witty remarks.
O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi?
 - The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?
İnce espri konuşmaya lezzet verir.
 - Wit gives zest to conversation.
Doktor Tom'a acıyla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalacağını söyledi.
 - The doctor told Tom he'd just have to learn to live with the pain.
Eğer yabancı bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, o dili bir yerli ile mümkün olduğunca sık konuşmalısınız.
 - If you want to learn a foreign language well, you should speak that language with native speakers as often as you can.
Farkında olmadan tam yanımdan geçti.
 - She passed right by me without noticing.
Biz aslında bunun farkında olmadan hiyeroglifle yazıyoruz.
 - We are basically writing in hieroglyphics without being aware of it.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
 - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
Yani benim fikrimin nesi var?
 - So what's wrong with my idea?
İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır.
 - A good sense of humor will help you deal with hard times.
Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir.
 - Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.
O, onunla tartışmayacak kadar akıllıdır.
 - She knows better than to argue with him.
Tom seninle dövüşmeyecek kadar akıllıdır.
 - Tom knows better than to fight with you.
Ortalama zekada birisi bunu anlayabilir.
 - A person with average intelligence would understand that.
Doğa ona zeka ve güzellik vermiş.
 - Nature endowed her with wit and beauty.
Ben senin ince zekana sahip değilim.
 - I don't have your wit.