That team has little, if any, chance of winning.
 - O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
 - Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
 - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
Is there any possibility that he'll win the election?
 - Onun seçimi kazanması için herhangi bir olasılık var mı?
Being an orphan, my father had to start earning money at ten.
 - Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.
I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
 - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
Their relationship really started gaining momentum.
 - Onların ilişkisi ivme kazanmaya başladı.
Being an orphan, my father had to start earning money at ten.
 - Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.
I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
 - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.