to wage war.
I am against this project.
- Ben bu projeye karşıyım.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
Lincoln welcomed his old political opponent.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
He doesn't stand a chance against his opponent.
- Onun rakibine karşı bir şansı yok.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
They live in the house opposite to ours.
- Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
The policeman discovered counterevidence.
- Polis karşı delili keşfetti.
There was no counterevidence.
- Hiçbir karşı delil yoktu.
My attitude towards him changed.
- Ona karşı tavrım değişti.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
I've met that girl before.
- Daha önce o kızla karşılaştım.
John Rutledge disagreed strongly.
- John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
Let me compare the translation with the original.
- Çeviriyi orjinali ile karşılaştırayım.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
The soldiers were disaffected toward the government.
- Askerler hükümete karşı hoşnut değillerdi.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
We must provide food and clothes for the victims.
- Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
Do not forget to meet me at the station.
- Beni istasyonda karşılamayı unutma.
The controversial proposal has caused an intense war of words between the two opposing parties.
- Tartışmalı öneri, iki karşıt parti arasında yoğun bir söz savaşına neden oldu.
He joined the opposing team.
- O, karşı takıma katıldı.
Tom is facing a few serious problems.
- Tom birkaç ciddi sorunla karşı karşıya.
Tom is facing financial problems.
- Tom mali sorunlarla karşı karşıya.
He's opposed to racial discrimination.
- O, ırksal ayrımcılığa karşı çıktı.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.