You're starting to annoy me.
 - Beni kızdırmaya başlıyorsun.
Tom loves to annoy Mary.
 - Tom, Meri'yi kızdırmayı seviyor.
Her ignorance infuriates me.
 - Onun cehaleti beni kızdırıyor.
His overbearing manner infuriates me.
 - Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.
Sami's behavior infuriated Layla.
 - Sami'nin davranışı Leyla'yı kızdırdı.
Her words angered him.
 - Onun sözleri onu kızdırdı.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
 - Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
He was incensed by their lack of incentives.
 - O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
He was incensed by their lack of incentives.
 - O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
His actions greatly angered Mexican leaders.
 - Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
Her words angered him.
 - Onun sözleri onu kızdırdı.
He was peeved by what you said.
 - Söylediklerin onu kızdırdı.
He was peeved by what you said.
 - Söylediklerin onu kızdırdı.
Don't get a dog riled up. He might bite you.
 - Bir köpeği kızdırma. Seni ısırabilir.
He married a Canadian girl.
 - O, Kanadalı bir kızla evlendi.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
 - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
He looks like the yellow angry bird.
 - O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.
The girl released the birds from the cage.
 - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
His daughter is eager to go with him anywhere.
 - Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
He was impatient to see his daughter.
 - Kızını görmek için çok sabırsızdı.
That girl whose hair is long is Judy.
 - Saçı uzun olan kız Judy.
That girl who has long hair is Judy.
 - Uzun saçlı o kız Judy'dir.
These girls use white skirts.
 - Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.
Girls are wearing short skirts these days.
 - Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
 - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
 - Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
There was enormous resentment over high taxes.
 - Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
 - Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
Most virgins have an intact hymen.
 - Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
 - Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
 - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
He married a Canadian girl.
 - O, Kanadalı bir kızla evlendi.
Tom loves fried chicken.
 - Tom, kızarmış tavuk seviyor.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
 - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
That female student is American.
 - O kız öğrenci Amerikalıdır.
The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
 - Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet.
 - Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.
I miss my little sister.
 - Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
 - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
What's your mother's maiden name?
 - Annenin kızlık soyadı nedir?
Mary's maiden name is Jackson.
 - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
 - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
 - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
I like roast chicken.
 - Fırında kızartılmış tavuğu severim.
Mary wore bunny slippers.
 - Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
 - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Jill is the only girl in our club.
 - Jill Kulübümüzde tek kız.