Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Allow me to introduce Mayuko to you.
 - Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
 - Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
Will you kindly let me have a look at it?
 - Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
 - Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.
You will be allowed to use this room tomorrow.
 - Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
My father would not permit me to go on to college.
 - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
 - Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.