Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
 - I'm afraid you have dialed a wrong number.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
 - Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
 - When have I ever wronged you?
Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
 - Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
 - The country is headed on the wrong track.
Yanlış yola girmiş olmalıyız.
 - We must've taken the wrong road.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Beklenenin tersine sen hatalıydın.
 - You were wrong after all.
O kazağını ters yüz giydi.
 - He put on his sweater wrong side out.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
 - Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
 - There's nothing physically wrong with him.