O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
 - She told me how it was wrong to steal.
Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
 - I'm afraid you have dialed a wrong number.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
 - When have I ever wronged you?
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.
 - There's no right or wrong way to grieve.
Tom yanlış yoldan gitti.
 - Tom went the wrong way.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
O kazağını ters yüz giydi.
 - He put on his sweater wrong side out.
Beklenenin tersine sen hatalıydın.
 - You were wrong after all.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
 - There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
 - Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.