O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
 - He embraced his relatives before he left.
Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.
 - The settlers embraced the Christian religion.
Tom, Mary'yi kucaklamaya çalıştı.
 - Tom tried to embrace Mary.
Linda, Dan'ın onu sıkıca kucaklamasını istedi.
 - Linda asked Dan to embrace her tightly.