Kağıtları masadan kaldırdı.
 - She removed the papers from the desk.
Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
 - Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
 - The obstacles to our progress have been removed at last.
Leyla'nın cesedi kaldırıldı.
 - Layla's body was removed.
Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
 - The injured were removed from the scene.
Onlar uzaklaştırılmalı.
 - They must be removed.