Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.
- Paramedics worked frantically to save Tom's life.
Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
- Sami was frantically waving a flashlight.
Ümitsiz olmana şaşmamalı.
- No wonder you're frantic.
Tom çılgın görünüyordu.
- Tom seemed to be frantic.
Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.
- Paramedics worked frantically to save Tom's life.
Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.
- Paramedics worked frantically to save Tom's life.
Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
- Sami was frantically waving a flashlight.
It's been so hectic around here lately I don't know whether I'm Arthur or Martha.
- Es geht hier in letzter Zeit derart hektisch zu, dass ich überhaupt nicht weiß, wo mir der Kopf steht.
Tom had a hectic week.
- Hinter Tom liegt eine hektische Woche.