Yazılım programları ticaretiyle uğraşıyorlar.
- Sie handeln mit Software.
Tom iyi kelepirleri bulmada iyidir.
- Tom is good at finding good bargains.
Bu elbise iyi bir kelepir.
- This dress is a good bargain.
Bizimle anlaşmaya vardın.
- You made a bargain with us.
Tom ve ben anlaşmaya vardık.
- Tom and I made a bargain.
Tom works for a trading company in Boston.
- Tom arbeitet in einem Bostoner Handelsunternehmen.
Globalisation has led to 24-hour trading.
- Die Globalisierung hat zu 24-stündigem Handel geführt.