The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
 - Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
Mother asked the babysitter to watch the children.
 - Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
She was watching TV with tears in her eyes.
 - Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
I'm observing wild birds.
 - Ben yabani kuşları gözlemliyorum.
Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children.
 - Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.
My mother looked at me with tears in her eyes.
 - Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
I closed my eyes to calm down.
 - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
He observed that it would probably rain.
 - Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.
The boy observed the birds all day.
 - Çocuk bütün gün kuşları gözlemledi.
The woman observes and the man thinks.
 - Kadın gözlemler ve erkek düşünür.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
 - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.