Matematikçiler buna Fransızlarla müştereken sahiptir: onlara her ne söylemeye çalışıyorsan, onlar onu alır ve onu kendi tarzlarıyla çevirir ve onu tamamen farklı bir şeye çevirirler.
 - Mathematicians have this in common with the French: whatever you're trying to say to them, they take it and translate it in their own way and turn it around into something completely different.
Buna müştereken sahibiz.
 - We have that in common.
Sınır kavgaları yaygındı.
 - Border fights were common.
ABD'de, insanların nakit ödeme yerine bir çek yazmaları yaygındır.
 - In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
 - They knew they must fight together to defeat the common enemy.
İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
 - The two premiers had nothing in common.
Kardiyopulmoner resüsitasyon genelde 'CPR' olarak bilinir.
 - Cardiopulmonary resuscitation is commonly known as 'CPR'.
Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
 - Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
30 tane en çok kullanılan küfürlü kelimelerin listesini düzenledim.
 - I compiled a list of 30 of the most common dirty words.
Sodyum bikarbonat, yaygın olarak kabartma tozu olarak bilinir.
 - Sodium bicarbonate is commonly known as baking soda.