Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
 - Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
 - The two nations have strong trade ties.
O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
 - He demanded that the savage dog be kept tied up.
O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
 - That child could barely manage to tie his shoes.
Bir gemici düğümünü nasıl bağlayacağımı unuttum.
 - I've forgotten how to tie a bowline.
Tom kravatındaki düğümü düzeltti.
 - Tom straightened the knot on his tie.
Bu kahverengi kravatı alacaktım.
 - I would take this brown tie.
O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
 - That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorum.
 - I don't want to be tied to one company.