Arkadaşlarının önünde seni utandırmak istemedim.
 - I didn't want to embarrass you in front of your friends.
Tom Mary'yi utandırmak istemiyordu.
 - Tom didn't want to embarrass Mary.
Seni rahatsız etmek istemiyorum.
 - I don't want to embarrass you.
Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.
 - The shy boy was utterly embarrassed in her presence.
Anne ve babasını can sıkıcı buluyor.
 - She finds her parents embarrassing.
Sıkılman için bir neden yok. Telaffuzun genel olarak doğru.
 - There's no reason to feel embarrassed. Your pronunciation is generally correct.
O, onun mahcubiyetini fark etti.
 - He noticed her embarrassment.
Utanmayın. Olur böyle şeyler.
 - Don't feel embarrassed. These things happen.
Tom, Mary'nin utanmayacağını düşünüyor.
 - Tom thinks Mary won't be embarrassed.
The crowd's laughter and jeers embarrassed him.