Benim ebeveynim artık hiç genç değiller.
- Meine Eltern sind nicht mehr ganz jung.
Onlar benim gerçek ebeveynlerim değil.
- Sie sind nicht meine richtigen Eltern.
O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- She wrote to her parents at least once a week.
O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
- She married without her parents' knowledge.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
- He just moved into an apartment he inherited from his parents.
Bazı ana babalar çocukları hakkında gereksiz yere endişelenirler.
- Some parents worry unnecessarily about their children.
You will say and do things your parents said and did, even if you swore you would never do them.
- Du wirst die Dinge sagen und tun, die deine Eltern sagten und taten, selbst wenn du geschworen hast, das nie zu tun.
My parents would repudiate my brother if they ever found out he was gay.
- Meine Eltern würden meinen Bruder verstoßen, wenn sie herausfänden, dass er schwul ist.