O, onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
- She did her best to persuade him.
Onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
- He did his best to persuade her.
Onu ikna etmeye çalışmanın faydası olmadığını düşünüyorum.
- I figure that there is no point in trying to persuade him.
Sanırım onu ikna etmeye çalışmanın bir faydası yok.
- I think there is no point in trying to persuade him.
Bir ya da iki şarkı söylemek için ikna edilebilirim.
- I could be persuaded to sing a song or two.
Belki Tom yardım etmek için ikna edilebilir.
- Maybe Tom could be persuaded to help.
Bu protestolar CIA tarafından planlanmıştır.
- These protests are engineered by the CIA.
2020 yılında, tüm kamu kurumlarında Almanca kullanımı nüfusun bir kısmında kitlesel protestolara rağmen, İngilizce lehine kaldırılmıştır.
- In 2020, the use of German in all public institutions was abolished in favor of English, despite massive protests on the part of the population.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Bu kuralın istisnaları yoktur.
- There are no exceptions to this rule.
Bazı özel durumlarımız olacak.
- We'll have some exceptions.