eigenständig

listen to the pronunciation of eigenständig
German - Turkish
s. selbständig
English - Turkish

Definition of eigenständig in English Turkish dictionary

autonomous
{s} otonom
independent
{s} bağımsız

Bu genç erkekler ebeveynlerinden bağımsızlar. - Those young men are independent of their parents.

O günlerde, Amerika Birleşik Krallık'tan bağımsız değildi. - In those days, America was not independent of the United Kingdom.

autonomous
özerk

ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir. - The private colleges and universities of the United States are autonomous.

independent
{s} özgür

O, akıllı ve özgür bir kız. - She's a smart and independent girl.

Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin. - When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.

independent
{s} hür
independent
{s} serbest
independent
bağımsız olmak

Kendi ayakların üzerinde durmak bağımsız olmak anlamına gelir. - To stand in your own feet means to be independent.

O daha bağımsız olmak istiyor. - She wants to be more independent.

autonomous
kendi kendini idare eden
autonomous
özerklige ait
autonomous
(Tıp) Kendi kendine çalışan, bağımsız çalışan
independent
{s} maddi yönden bağımsız
independent
{s} başına buyruk

Oğlum her zaman çok başına buyruktu. - My son has always been very independent.

Büyük annem başına buyruk birisidir. - My grandma is a very independent person.

independent
{s} (ekonomik açıdan) bağımsız, kendi geliri ile geçinebilen
independent
{s} kendi geçimini sağlayan
German - English
unassisted
original
stand-alone
autonomous
unaided
self-contained
independent
independently