Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.
 - Hurry up, otherwise you'll be late for lunch.
Şimdi gidelim. Aksi halde, geç kalacağız.
 - Let’s go now. Otherwise, we'll be late.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
 - My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
 - I am busy; otherwise I would accept your invitation.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
 - I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Başka türlü yapamazdım.
 - I could not have done otherwise.
Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
 - The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
 - Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
 - I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Başka türlü düşünemiyorum.
 - I can't think otherwise.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
 - They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Derhal git, yoksa geç kalacaksın.
 - Go at once, otherwise you will be late.
O başka bir şekilde ifade edilebilir mi?
 - Can it be phrased in another way?
Onu başka bir şekilde söyle.
 - Say it in another way.