Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order.
 - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.
She put her room in order.
 - O, odasını düzenledi.
Adobe and Apple both have top-notch video editing programs.
 - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.
He has some knowledge of editing.
 - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.
I am not going out because I have to tidy my room.
 - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.
Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
 - Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.
Yuriko arranges flowers in her spare time.
 - Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
Traffic lights are used to regulate traffic.
 - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.
Many countries try to regulate the birth rate.
 - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.
The President needs to sign a law regulating public spending.
 - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.
Their house is organized according to Feng Shui.
 - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.
We organized a project team.
 - Biz bir proje ekibi düzenledik.
Tom asked Mary to help him organize the party.
 - Tom Mary'den ona partiyi düzenlemesi için yardım etmesini rica etti.
She tried to persuade him to organize a boycott.
 - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.
She spends more time organizing than I.
 - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.
Tom scheduled a last-minute meeting.
 - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.
I have to organize my schedule before the end of the month.
 - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.
We arranged the books according to size.
 - Kitapları büyüklüklerine göre düzenledik.
I arranged catering for tomorrow's party.
 - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.