Our teacher’s so strict, he'd never let us get away with anything in class.
He thought he could get away with not doing any work..
Tom certainly didn't deserve the punishment he received.
- Tom aldığı cezayı kesinlikle hak etmedi.
Tom certainly hadn't done anything that deserved that kind of punishment.
- Tom kesinlikle o tür cezayı hak edecek bir şey yapmadı.
We should abolish the death penalty.
- Ölüm cezasını kaldırmalıyız.
We must abolish the death penalty.
- Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.
He is an authority on criminal law.
- Ceza hukukunda bir otoritedir.
In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
Cézanne knew how to paint nature in a new way.
- Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
But that doesn't affect the sentencing.
- Fakat o, cezayı etkilemez.
Tom hasn't been charged.
- Tom cezalandırılmadı.
Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison.
- Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
He was disciplined for his wrongdoing.
- O kabahati için cezalandırıldı.
Tom paid a $300 fine.
- Tom 300 dolar para cezası ödedi.
Tom had to pay a fine for jaywalking.
- Tom yaya geçidinden geçmediği için ceza ödemek zorunda kaldı.
Terrible punishments were promised her.
- Ona korkunç cezalar söz verildi.
We should abolish the death penalty.
- Ölüm cezasını kaldırmalıyız.
Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
- Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
We award punitive damages in the amount of two million dollars.
- İki milyon dolarlık ceza tazminatı ödüyoruz.