certain degree or measure; as, it is in a manner done already

listen to the pronunciation of certain degree or measure; as, it is in a manner done already
English - Turkish

Definition of certain degree or measure; as, it is in a manner done already in English Turkish dictionary

manner
tavır ve hareket
manner
{i} usul
manner
biçim

Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş. - Kim is dressed in a very attractive manner.

Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi. - Phone robbery thwarted in unusual manner.

manner
davranış

Dennis'in kaba davranışları yoktur. - Dennis doesn't have rough manners.

Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı ​​. - The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.

manner
tarz

Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor. - Her manner of speaking gets on my nerves.

Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum. - I do not know if, to use your manner of speech, he loves you; but I know that he will return.

manner
{i} tavır

Senin tavırların çok iyi değil. - Your manners aren't very good.

Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor. - His aristocratic manners amaze me.

manner
terbiye

İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik. - It's bad manners to point at people.

Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir. - It's bad manners to speak with your mouth full.

manner
her zamanki konuşma ve hareket şekli
manner
all manner of her seşit
manner
asl
manner
her halde
manner
{i} ton
manner
{i} hareket tarzı

Onun hareket tarzını sevmiyorum. - I don't like her manner.

manner
{i} çoğ. örf, töre
manner
{i} eda
manner
görgü

Masa görgüsünü onlara kim öğretti? - Who taught them table manners?

Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım! - I'm going to have to teach you all some manners!

manner
(isim) davranış, tutum, tavır, hareket tarzı, ton, tarz, eda
manner
{i} çeşit
English - English
manner