What a charming couple!
 - Ne cazibeli bir çift!
Mary is a very attractive woman.
 - Mary çok cazibeli bir kadın.
Do you find him attractive?
 - Onu cazibeli buluyor musun?
Do you feel any attraction for this book?
 - Bu kitap için herhangi bir cazibe hissediyor musun?
The attraction is obvious enough.
 - Cazibe yeterince açık.
Television has a great appeal for him.
 - Televizyonun onun için büyük bir cazibesi vardır.
Sami found himself drawn to Layla's charm.
 - Sami kendini Leyla'nın cazibesine çekilmiş buldu.
We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
 - Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
Man is judged by his courage, woman by her charm.
 - Erkek cesaretiyle yargılanır, kadın cazibesiyle.
They have a nerdy fascination.
 - Modası geçmiş cazibeleri var.
I will never understand the allure of wealth.
 - Servet cazibesini asla anlamayacağım.
I don't believe in spells and charms.
 - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Mary is a very attractive woman.
 - Mary çok cazibeli bir kadın.
This palace is the most famous and best appreciated attraction in our city.
 - Bu saray bizim şehirde en ünlü ve en iyi takdir edilen cazibesidir.