Küçük çocuklar taşınmaktan hoşlanırlar.
- Small children like to be carried.
Yüksek gürültüye rağmen konuşmaya devam etti.
- She carried on talking in spite of the loud noise.
Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
- The soldier carried on as if his wound was nothing.
İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
- People carried their own weight then.
Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
- A samurai in the Edo era carried two swords.