Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Randevunu teyit etmek için arıyorum.
- I'm calling to confirm your appointment.
Almanya'dan mı arıyorsun?
- Are you calling from Germany?
Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
Tom Mary'yi tekrar aramayı denemenin zamanı olduğuna karar verdi.
- Tom decided it was time to try calling Mary again.
Neden onu çağırmayı denemedin?
- Why didn't you try calling her?
Tom onu ilk adı ile çağırmamı bırakmamda ısrar ediyor.
- Tom insists I stop calling him by his first name.
Seni çağırdığımı duymadın mı?
- Didn't you hear me calling you?
Annesi seni çağırıyor.
- Her mother is calling you.
Biz toplantıyı iptal etmek zorundayız.
- We have to call off the meeting.
Partiyi iptal etmek zorunda kaldım.
- I had to call off the party.
Karımın beni iş yerinde aramasından hoşlanmam.
- I don't like my wife calling me at work.
Yarın işten hastalık izni alıyorum.
- I'm calling in sick tomorrow.
Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
- King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
Birisinin yardım çağrısında bulunduğunu duydum.
- He heard someone calling for help.
O, yardım çağrısı yapan birini duydu.
- She heard someone calling for help.