The unhappy woman, drowned in tears, told her story.
- Gözyaşlarına boğulmuş mutsuz bir kadın, hikayesini anlattı.
I would've drowned if you hadn't saved me.
- Beni kurtarmamış olsaydın boğulmuş olurdum.
She was choked with tears and was unable to speak.
- Gözyaşlarına boğulmuş ve konuşamamıştı.
Dan strangled Linda with a pillow case.
- Dan, Linda'yı yastık kılıfıyla boğdu.
We know that Tom was strangled.
- Biz Tom'un boğularak öldürüldüğünü biliyoruz.
Many of the victims either burnt to death or suffocated.
- Kurbanların çoğu ya yanarak ya da boğularak öldü.
She suffocated him with a pillow.
- O, onu bir yastıkla boğdu.
Sami started strangling Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmaya başladı.
Tom couldn't quite bring himself to strangle Mary.
- Tom Mary'yi boğazlamak için tamamen hazır değildi.
I didn't strangle Tom.
- Tom'u boğarak öldürmedim.
Tom is choking on something.
- Tom bir şeyin üzerinde boğuluyor.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
Dan nearly choked Linda to death.
- Dan neredeyse Linda'yı ölümüne boğdu.
She choked him with her bare hands.
- O, çıplak elleriyle onu boğdu.