The puppy's single good eye begs me for adoption.
 - Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.
We should embrace that.
 - Onu benimsememiz gerekir.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
 - Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
We have decided to adopt your idea.
 - Fikrini benimsemeye karar verdik.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
 - Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
Adopting a low calorie diet will increase your lifespan.
 - Düşük kalorili bir diyet benimsemek yaşam sürenizi artıracaktır.
Jackson accepted their advice.
 - Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
Tom adopted Mary's idea.
 - Tom Mary'nin fikrini benimsedi.
He adopted the new method.
 - O, yeni yöntemi benimsedi.