bearing, taking, conveying, bringing, holding

listen to the pronunciation of bearing, taking, conveying, bringing, holding
English - Turkish

Definition of bearing, taking, conveying, bringing, holding in English Turkish dictionary

carrying
{i} taşıma

Onu taşımak için yardıma ihtiyacım var. - I need help carrying her.

Arabanın üç sıra koltuğu vardır ve sekiz yolcu taşıma kapasitesine sahiptir. - The car has three rows of seats and is capable of carrying eight passengers.

carrying
taşımacılık
carrying
taşıyarak

Tom bir market çantası taşıyarak içeri girdi. - Tom came in carrying a grocery bag.

Tom bir kitap yığını taşıyarak içeri girdi. - Tom came in carrying a stack of books.

carrying
(Ticaret) nakletme
carrying
(Ticaret) nakliyat
carrying
{f} taşı

Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu. - Tom was carrying an armful of books.

O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu. - He was carrying an umbrella under his arm.

carrying
{i} taşıyan

Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı. - A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.

Askerler posta taşıyan trenleri korurdu. - The troops would protect trains carrying mail.

carrying
nakliye
English - English
{i} carrying
bearing, taking, conveying, bringing, holding
Favorites