He couldn't do even simple arithmetic.
 - O, basit aritmetiği bile yapamadı.
Tom is a fan of simple home design.
 - Tom basit bir ev dizaynı fanatiğidir.
You always take things too easy.
 - Şeyleri her zaman çok basite alıyorsun.
This book is so easy that a child can read it.
 - Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
The method was crude, but very effective.
 - Yöntem basit ama çok etkiliydi.
Mike made a crude table out of logs.
 - Mike kütüklerden basit bir masa yaptı.
The rooms in this hotel are pretty basic.
 - Bu otelin odaları oldukça basit.
It's basically quite simple.
 - Bu aslında oldukça basit.
Digital cameras aren't as good as rudimentary cameras.
 - Dijital fotoğraf makineleri basit kameralar kadar iyi değildir.
Mary wore a plain white dress.
 - Mary basit bir beyaz elbise giydi.
Tom ate plain and simple food.
 - Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
Everything was simpler in those days.
 - O günlerde her şey daha basitti.
Is there a simpler amino acid than glycine?
 - Glisinden daha basit bir amino asit var mı?
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
 - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
That's a pretty straightforward question.
 - Bu oldukça basit bir soru.
Now that was a simplistic answer.
 - Şimdi bu basit bir cevaptı.