Meg didn't even look at me.
 - Meg bile bana bakmadı.
Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Look into that, would you?
 - Onun içine bak, ne dersin?
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
Would you please look after my dog tomorrow?
 - Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
I'll look after the children while you go shopping.
 - Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
He looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
She looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
I'll never be able to look him in the face again.
 - Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
She looked her child in the face.
 - O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.