Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Every time I look at this picture, I think of my father.
 - Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look in the phone book.
 - Telefon rehberine bakın.
Look in the mirror, pal.
 - Aynaya bir bak dostum.
She asked me to look after her baby in her absence.
 - Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
 - Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
She looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
 - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
She looked her child in the face.
 - O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.