Every time I look at this picture, I think of my father.
 - Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look at this Japanese car.
 - Bu Japon arabasına bak.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
 - Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
 - Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
You should look after the children from time to time.
 - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
She asked me to look after her baby in her absence.
 - Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
He looked at me and smiled.
 - O bana baktı ve gülümsedi.
Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
I'll never be able to look him in the face again.
 - Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
 - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
 - Video kamerana bir bakayım.