He is running around like a headless chicken.
 - O, başsız bir tavuk gibi etrafta koşturuyor.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
 - Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
It's not a suitable topic for discussion.
 - Tartışma için uygun bir başlık değil.
She will arrive in Tokyo at the beginning of next month.
 - Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.
The beginning is the most important part of the work.
 - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
 - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
 - Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
He is suffering from a headache.
 - O, baş ağrısından acı çekiyor.
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
 - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
Hinduism is the main religion in India.
 - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
His failure was mainly due to carelessness.
 - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
 - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The couples carved their initials in oak trees.
 - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.
What heading does this come under?
 - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.
 - Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
 - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
 - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.
The capital of Italy is Rome.
 - İtalya'nın başkenti Roma'dır.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
 - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
If I start eating potato chips, I can't stop.
 - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
 - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
Do you have a course for beginners?
 - Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
 - Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
Trusting yourself is the key to success.
 - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The mayor presented him with the key to the city.
 - Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
The mayor addressed the general public.
 - Belediye başkanı genele hitap etti.
The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
 - General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
 - Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
Apart from his parents, no one knows him very well.
 - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Don't stick your nose into other people's business.
 - Başka insanların işine burnunu sokma!
I don't poke my nose into other people's business.
 - Burnumu başkalarının işine sokmam.
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
 - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
Mr. Jackson is our principal.
 - Bay Jackson bizim başkanımız.
He bowed to me as he left the room.
 - O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
He bowed to me as he passed by.
 - O, geçerken beni başıyla selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
 - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
 - Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
 - Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
Nobody has heard of it but me.
 - Benden başka hiç kimse onu duymadı.
Nobody else got hurt.
 - Başka hiç kimse yaralanmadı.
Honesty is the primary reason for his success.
 - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
The primary cause of his failure is laziness.
 - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
My grandfather nodded and smiled at me.
 - Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
 - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
The two premiers had nothing in common.
 - İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
 - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Nobody listens to this music except nuts.
 - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
 - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
At first, they were all convinced he was innocent.
 - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
The army chief reported that the war was lost.
 - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
 - Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
Baseball season has begun.
 - Beyzbol sezonu başladı.
A relationship based on total honesty is bound to fail.
 - Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
We work on a piecework basis.
 - Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
 - Her şey temelden başlar.
He lived alone in the forest.
 - Ormanda yalnız başına yaşadı.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
 - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
 - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
This building is the architect's crowning achievement.
 - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
There used to be a post office on the corner.
 - Köşe başında postahane vardı.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
 - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
 - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
 - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
In love, there are only beginnings.
 - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
All beginnings are difficult.
 - Bütün başlangıçlar zordur.
You will succeed in the end.
 - Sonunda başaracaksın.
A good beginning makes a good ending.
 - İyi başlayan iyi biter.
A good beginning makes a good ending.
 - İyi başlayan iyi biter.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
 - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.