Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
 - I wrote the wrong address on the envelope.
O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
 - She told me how it was wrong to steal.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
 - When have I ever wronged you?
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Yanlış yola girmiş olmalıyız.
 - We must've taken the wrong road.
Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.
 - There's no right or wrong way to grieve.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
 - Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
O kazağını ters yüz giydi.
 - He put on his sweater wrong side out.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
 - There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
 - Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.