Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
 - The rich have trouble as well as the poor.
Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
 - I have nothing to do with their troubles.
Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
 - I'm sorry to cause you all this trouble.
Sana dert açmak istemiyorum.
 - I do not want to cause you any trouble.
Bana kitabı gönderme zahmetinde bulundu.
 - He took the trouble to send me the book.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
 - He took the trouble to assist the poor man.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
 - Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.
 - It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
 - I could tell at a glance that she was in trouble.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
 - They gave us very little trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
 - I don't want to trouble you.
Tom arkadaş edinmede zorluk çekiyordu.
 - Tom had trouble making friends.