O sadece her günkü bir şeydir.
 - It's just an everyday thing.
En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
 - At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
 - She wanted to get away from everyday life.
O sadece her günkü bir şeydir.
 - It's just an everyday thing.
Babam her gün oraya sürmemi istemiyor, o yüzden kiramı ödüyor.
 - My dad doesn't want me driving there everyday, so he's paying my rent.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
 - You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
 - Confrontations are part of Fadil's everyday life.