anlaşmazlik

listen to the pronunciation of anlaşmazlik
Turkish - English

Definition of anlaşmazlik in Turkish English dictionary

anlaşmazlık
conflict

There had never been a conflict between Dan and Linda. - Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.

The conflict escalates. - Anlaşmazlık tırmanıyor.

anlaşmazlık
disagreement

There's no disagreement here. - Burada bir anlaşmazlık yok.

What do you do when you have a financial disagreement in your family? - Ailende bir mali anlaşmazlık olduğu zaman ne yaparsın?

anlaşmazlık
controversy

There was a controversy about the location of the new school. - Yeni okulun yeri ile ilgili anlaşmazlık vardı.

anlaşmazlık
friction
anlaşmazlık
(Hukuk) dispute

After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise. - Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.

The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method. - Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.

anlaşmazlık
run in
anlaşmazlık
quarrel
anlaşmazlık
disagreement, incompatibility
anlaşmazlık
mix up
anlaşmazlık
disaccord
anlaşmazlık
discord

There's been a lot of discord in the office lately. - Son zamanlarda ofiste birçok anlaşmazlık oldu.

anlaşmazlık
dissension
anlaşmazlık
division; embroilment
anlaşmazlık
incompatiblity
anlaşmazlık
disagreement, misunderstanding, conflict, dispute, discord, difference, friction
anlaşmazlık
discordance
anlaşmazlık
strife
anlaşmazlık
disunion
anlaşmazlık
odds

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

He is always at odds with his boss. - O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.

anlaşmazlık
fight
anlaşmazlık
divided counsel
anlaşmazlık
imbroglio
anlaşmazlık
disunity
anlaşmazlık
ambiguity
anlaşmazlık
dissent
anlaşmazlık
rift

A deep rift opened up between them. - Onlar arasında derin bir anlaşmazlık açıldı.

anlaşmazlık
nonviolent
anlaşmazlık
(Ticaret) disputes

These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law. - İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

I am writing a thesis about international disputes after World War II. - II. Dünya Savaşı'ndan sonraki uluslararası anlaşmazlıklar hakkında bir tez yazıyorum.

anlaşmazlık
holdout
anlaşmazlık
discrepancy
anlaşmazlık
difference
anlaşmazlık
variance
anlaşmazlık
argument
anlaşmazlık
altercation
anlaşmazlık
dissidence
anlaşmazlık
potential difference
anlaşmazlık
{i} embroilment
anlaşmazlık
misunderstand
anlaşmazlık
mixup
anlaşmazlık
{i} misunderstanding
anlaşmazlık
embroil
anlaşmazlık
incompatibility
anlaşmazlık
{i} division
anlaşmazlık içinde olmak
feud
anlaşmazlık konusu
bone
anlaşmazlık konusu
a bone of contention, object at issue
anlaşmazlık tohumu
dragon's teeth
anlaşmazlık tohumu ekmek
sow dragon's teeth
anlaşmazlık çıkaran
divisive
anlaşmazlıklar
disputes

International disputes must be settled peacefully. - Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.

I am writing a thesis about international disputes after World War II. - II. Dünya Savaşı'ndan sonraki uluslararası anlaşmazlıklar hakkında bir tez yazıyorum.

anlaşmazlıklar
conflict
iç anlaşmazlık
infighting
yasal anlaşmazlık
conflict of laws
Turkish - Turkish

Definition of anlaşmazlik in Turkish Turkish dictionary

anlaşmazlık
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilâf
anlaşmazlık
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf: "Mustafa yedi yaşına basınca ana baba arasında anlaşmazlık kalmadı."- R. H. Karay