O, gerçek bir bilim adamıdır.
 - He is a scholar to the core.
Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
 - The eloquent scholar readily participated in the debate.
O büyük bir siyasetçi ve dahası iyi bir bilgin.
 - He is a great politician, and, what is more, a good scholar.
O büyük bir devlet adamı ve bunun da ötesinde büyük bir bilgindir.
 - He is a great statesman, and what is more a great scholar.
Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
 - Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
Yarım-doktor seni ve yarım-din alimi inancını öldürür.
 - A half-doctor kills you and a half-religious scholar kills your belief.
Burslar artık geçen yıl olduğu gibi bu yaz aynı öğrencilere verilmedi.
 - This summer, no scholarships were awarded to students who received one last year.
Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı.
 - This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad.
A Shakespearean scholar.