O gün boyu huzursuz hissetti.
- She felt restless all day long.
O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
- She's been working all day long.
İşe gitmek yerine bütün gün evde kaldım.
- I stayed at home all day instead of going to work.
Bütün gün boşa kürek salladı.
- He built castles in the air all day.
Tom tüm günü antika dükkanlarının etrafında bakınarak geçirdi.
- Tom spent all day looking around antique shops.
Gerçek yemek yeme yerine, sadece tüm gün abur cubur yedik.
- Instead of eating real food, we just ate junk food all day.
Bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.
- He does nothing but watch TV all day long.
O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
- He has been working all day long.
an all-day event.
... doing three shows a night, all day long going to radio ...
... all day long ...