abbreviation of actual

listen to the pronunciation of abbreviation of actual
English - Turkish

Definition of abbreviation of actual in English Turkish dictionary

act
{i} eylem

Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz? - Do you believe global warming is the result of human actions?

Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı. - The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.

act
(isim) hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki
act
{i} davranış

Bu çok nazik bir davranıştı. - That was a very kind act.

Onun davranışları beni rahatsız ediyor. - Her actions disturb me.

act
{i} rol yapma, oyun
act
{i} kanun

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm. - Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.

Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır. - According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.

act
{i} fiil
act
{i} numara

Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak. - One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.

Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir - Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.

act
(rol) oynamak
act
yasa

Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti. - Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.

Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir. - Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.

act
etki yapmak
act
davranmak

Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler. - Children want to act like grown-ups.

Son günlerde tuhaf davranmaktaydı. - She's been acting odd lately.

act
sahne

Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü. - Jane saw the students acting well on the stage.

Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi. - Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.

act
(Avrupa Birliği) hareket,iş,fiil;belge;kanun,yasa
act
insan kudretinden üstün afet
act
{f} rol yapmak, oynamak
act
{f} rol oynamak
act
{f} oynamak

Filmde oynamak ister misin? - Do you want to act in a movie?

act
{f} numara yapmak
act
(fiil) davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak
English - English
act
abbreviation of actual

    Hyphenation

    ab·bre·vi·a·tion of ac·tu·al

    Turkish pronunciation

    ıbrivieyşın ıv äkşıl

    Pronunciation

    /əˌbrēvēˈāsʜən əv ˈaksʜəl/ /əˌbriːviːˈeɪʃən əv ˈækʃəl/
Favorites